4 Aralık 2010 Cumartesi

aşk üzerine

biliyorum bir gün uğrayacak kalbime.
bir buse kondurup kaçacak en uzak şehire.
biliyorum istemsizce kovalayacağım onu.
ve biliyorum o da kaçacak benden.
sebepsiz yere üzülecek,
sebepsiz yere sevineceğim.
belki farketmeden aşk için öleceğim.
aciz kalacağım belki de.
belki de çocuksu hayaller kurarak büyüyeceğim.
sonra bir ateşle ısıtacağım kanımı.
ve seveceğim belki de hiç görmediğim bir kadını.
ne ben biliyorum onu; ne de o biliyor benim adımı.
dilimdeki o buruk tat, yoksa aşktan mı?

son heceyi okurken en hüzünlü aşk şiirinde,
bir şairin sevdası dökülecek ağaçlardan,
bir şair...
öylesine hüzünlü, ve tüm satırları aşka dair.
yüzünde yabancı bir el gezen,
nerede hüzünlü bir ayrılık varsa sezen,
gözlerine en karanlık bulutların çöktüğü,
kalbini hiç tanımadığı bir yabancının söktüğü,
ruhunu Tanrıdan çok aşk'a bahşetmiş.
yokluğu varlığından daha çabuk farkedilmiş.
ve kayıpdı şair.
kayıptı şiir.
kayıptı aslında gözlerindeki sihir.
donuk bir tebessüm vardı son resminde,
ve o resimde yanındaki kadın,
şimdi başka ellerde...

şair ağladı, kimseler duymadan.
duyulsa ayıp olurdu;
yakışırmıydı ki şaire!

soğuktur aşk

kim demiş aşk yakar canı diye?
ya da hangi şair ateşe benzetmiş?
aşk yakarsa, neden vücutlar sağlam,
peki nedendir hep sevgiliyi bekleyiş.

17 Kasım 2010 Çarşamba

beden hırsızı

Saatler yüreğime vuruyor kurşun misali,
Ardımda bıraktığım kirli bir tebessüm.
Yürüyor zihnimde hayallerin izleri,
Belki de ondan yorgundur; güneşin kirpikleri.